Tarihte Bir İlk Yaşandı… Üç Sendikadan Ortak Tavır
İznik’te Memurlar İş Bıraktı.
Üç Konfedarasyona bağlı sendika üyeleri ve sendikasız memurlar hükümet zammını protesto etmek için iş bıraktı. Kamusen’e bağlı Türk Eğitim –Sen, Kesk’e Bağlı Eğitim Sen, Ve Memursen’e Bağlı Eğitim Bir-Sen üyeleri Eski Hükümet Meydanın da Toplanarak Kılıçaslan caddesinde yürüyüp kaymakamlık binası önünde basın açıklaması yaptılar.
Basın açıklamasında Türk Eğitimsen Temsilcisi Osman Yanardağ, Eğitim Sen Temsilcisi Seyit Bağın Ve Memursen Temsilcisi Nurkan Oral bir araya gelerek Türk Eğitimsen Temsilcisi Osman Yanardağ tarafından basın açıklamasında bulundular.
Yanardağ konuşmasında;
Kavgam, ekmeğim için; sevdam, ülkem için diyerek, her türlü tehdide gülerek bakıp, kutlu mücadelemizin er meydanına koşan çilekeş, cefakâr, vefakâr eğitimci kardeşlerim;
Bugün buraya gelmek, haksızlıkların, hukuksuzlukların, alın terimizi, emeğimizi çalanların karşısında bir abide gibi durabilmek her babayiğidin harcı değildir. Memurları, emeklileri enflasyona ezdirmedik diyip, ülkenin kaymağını yandaş çevrelere dağıtanları gördünüz. Günlerce, bu hükümetin ve siyasetçilerin büyük bir nimetmiş gibi anlattığı, toplu sözleşme tiyatrosunu izlediniz
Siz hep sustunuz ve beklediniz.
Şimdi sıra sizde; şimdi herkes susacak; siz konuşacaksınız.
Bütün haksızlıkları, yüzsüzlükleri; yalancıların suratlarına çarpacaksınız.
Kıymetli arkadaşlar;
Yıllardır diyalog, hoşgörü diyoruz.
Yıllardır kamu görevlilerinin hak ve menfaatlerinin ilerletilmesi için mücadele veriyoruz. Elbette bu mücadelenin öncelikli hedefi kamu görevlilerinin toplu sözleşme, grev ve siyaset haklarını da içeren çağdaş, ILO standartlarında sendikal haklardır. Biz süreç içinde hassasiyetimizi gösterdik. Gerginliklerden kaçındık. Hak mücadelemizde milli ve manevi değerlerimizi ön planda tutarak, “önce ülkem” diyerek yer aldık.
Ancak, bu iyi niyetimize karşılık olarak aleyhimize yürütülen kampanyalara, kazanılmış haklarımızın elimizden alınma gayretlerine maruz kaldık. Ülkemizin geleceğini belirleyecek; doktorları, mühendisleri, polisleri, vekilleri hatta bakanları nice çocukları nice gençleri yetiştirenler bizleriz.
Ne yazıktır ki yöneticiler tarafından her fırsatta hizmet üretmemekle, yan gelip yatmakla suçlanan da yine bizleriz.
2002-2012 yılları arasında ülke ekonomisi ortalama yıllık %6,8 oranında büyürken, kamu görevlilerine büyümeden pay verilmemiş, “büyümeye ne katkınız var ki!” denmiştir. Ekonomik kriz dönemleri, çalışanlarımızın haklarının budanması için bir fırsat olarak görülmüş, bu dönemlerde çalışanlarımız işsizlikle tehdit edilerek sesleri kısılmıştır. Daha bir ay kadar önce yatırım paketi adı altında sanayici ve iş adamlarına 2 milyar TL’lik bir kaynak yaratılırken, memurlarımız ve memur emeklilerimiz tam 5 aydır zam alamadan yaşamak zorunda kalmışlardır. Bütçe de milli gelir de milletin ortak kaynağıdır.
75 milyonun ortak kaynağından; milletin %99’u için ayrılan pay, milletin geri kalan %1’lik ayrıcalıklı kesimi için ayrılan pay kadar bile olamamıştır.
Son 10 yıl içinde toplamda reel anlamda %68 büyüyen bir ülkede, çalışanların pastadan aldığı pay azalıyorsa, burada bir tutarsızlık ve adaletsizlik var demektir. Tüm kamu görevlileri dışlanmış, terk edilmiş ve aldatılmıştır.
Toplu sözleşme ve grev hakkı, kamu görevlilerinin uluslar arası sözleşmelerden doğan Anayasal hakkıdır.
Ancak yıllar süren mücadelemiz sonucunda yapılan düzenlemede grev hakkı görmezden gelinmiş, toplu görüşmenin bile gerisinde bir sistem getirilmiştir. 2012 yılının Nisan ayı itibarı ile yıllık enflasyon %11,14 olarak tespit edilmiştir. Ocak-Nisan arasında ise fiyatlar genel düzeyinde %3,09’luk bir artış olmuştur.
Nisan ayı başında yapılanlarla birlikte son bir yıl içinde doğalgaza %33; elektriğe %22; benzine %23; mazota %24 zam gelmiş, bu şartlarda ne kamu görevlilerimizin ne de emeklilerimizin insan onuruna yaraşır bir hayat sürme şansı kalmamıştır.
Ancak, hükümetin taraflı tutumuyla oluşturulan toplu sözleşme masasında kamu görevlilerimiz, emeklilerimiz, dul ve yetimlerimiz için sunulan maaş artış teklifi, %3,5+ %4; yıllık toplam %7,5 olmuştur. Dolayısıyla bu teklif, dört aylık enflasyon artışını dahi karşılamaktan uzaktır.
Bir taraftan Türkiye’nin ekonomisi en hızlı büyüyen ülke olmasıyla övünen yetkililerin, diğer taraftan memurlarına ve emeklilerine 4 aylık enflasyon kadar maaş artışı teklifi sunması anlaşılır ve kabul edilebilir değildir. Türk memuru horlandı; itibarı zedelendi, aldatıldı; ama hizmet üretmeye devam etti. Bizler 75 milyon vatandaşımızdan ayrı olmaksızın, aynı geminin yolcularıyız. Gidişatın olumlu olmadığı gün gibi aşikârdır.
Bu gidişe “dur!” demek hepimizin boynunun borcu, vatandaş olmamızın bir gereğidir. Artık bıçak kemiğe dayanmıştır. Hakkımızı almak, iktidarı uyarmak, Türkiye’nin demokrasi ile yönetildiğini; demokrasinin temelinde tüm kesimlerin haklarının korunması geldiğini hatırlatmak için;
Ülkemizin kaynaklarının adil bir şekilde paylaştırılması için;
Yalnızca eğitimcilerin değil, diğer kamu görevlilerinin, emekli, dul ve yetimlerin de seslerine kulak verilmesi için bugün buradayız.
Şu bilinsin ki; eylemimiz asla devletimize ve bizlerden hizmet alan vatandaşlarımıza karşı değildir.
Bizler yıllardır eğitimcileri yok sayan, sorunlarımıza çare üretmeyen, önümüzü tıkayan ve bizlere başka çıkar yol bırakmayanlara karşı demokratik hakkımızı kullanıyoruz.
Siyasi irade verdiği sözleri tutmamıştır. Toplu sözleşme görüşmelerinde dahi bir gün ak dediğine öteki gün kara demiştir. İktidarda olduğu dönem boyunca eğitimcilerin kazanılmış haklarını geriletmek, yeni haklar vermemek için mücadele etmişlerdir. Seçim meydanlarındaki vaatlerini unutmuşlardır. Bizleri eylemlilik sürecine götüren neden de işte budur. Toplu pazarlık masasında taleplerimizi dikkate almayan Hükümet, memurlarımızın haklarını gasp etmiştir.
Toplu görüşmenin dahi gerisinde kalan bu sözde toplu sözleşme sistemi, yetersiz ve yanlış Anayasa değişikliğinin Türk memuruna verdiği en büyük zarardır.
Bu noktada eylemimize destek veren tüm eğitim neferlerimize, diğer kamu görevlilerine ve sivil toplum örgütlerine çok teşekkür ederiz. Bizim amacımız kamu görevlilerinin haklarını korumak ve geliştirmek.
Sendikal taassuptan uzağız. Herkesi aynı içtenlikle kucaklayarak haklı davamız için yola çıktık; demokratik, ekonomik, sosyal ve siyasal haklarımızı istiyoruz. Bizler bugün hükümetin;
Üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesi için,
Tek taraflı uygulamalardan vazgeçerek, tabanın sesine kulak vermesi için,
Büyümeden pay vermediği kamu çalışanına daha fazla cefa çektirmekten vazgeçmesi için,
Kapsamlı ve adil bir sosyal güvenlik sistemi için,
Adil bir gelir dağılımı sağlaması için,
Ülkemizin kaynaklarını faizciye, rantiyeciye değil, işsizliğe son verecek yatırım harcamalarına aktarması için,
Memurlarımızın;
Gerçek anlamda toplu sözleşme ve grev hakkı için,
Farklı statülerde istihdam edilerek haklarının geriletilmesine “dur” demek için,
Onuru, haysiyeti, kariyeri ve kaybettiklerini geri almak için,
Şimdi yargı kararlarıyla, Anayasa hükmü ile, uluslar arası sözleşmelerle, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ile bizlere tanınmış olan haklarımızı kullanıyoruz.
Hakkımızı alana kadar, mücadelemiz devam edecektir.
Yaşasın Toplu Sözleşmeli Grevli Sendikal Hak Mücadelemiz! dedi.