• Anasayfa
  • Adli
  • Eğitim
  • Ekonomi
  • Kültür Sanat
  • Özel Haberler
  • Siyaset
  • Spor
İznik Defteri
  • Anasayfa
  • Adli
  • Eğitim
  • Ekonomi
  • Kültür Sanat
  • Özel Haberler
  • Siyaset
  • Spor
Sonuç yok
Tüm sonuçlar
  • Anasayfa
  • Adli
  • Eğitim
  • Ekonomi
  • Kültür Sanat
  • Özel Haberler
  • Siyaset
  • Spor
Sonuç yok
Tüm sonuçlar
İznik Defteri
Sonuç yok
Tüm sonuçlar

“Pirinç Tanesi”

Yazar : HAYRİ ŞEN
16 Şubat 2017
Kategori Köşe Yazıları
0
0
0
Görüntülenme
PaylaşPaylaşPaylaşPaylaş

Beş yaşında idim. Rahmetli babaannem pirinç ayıklıyordu. Bir tane yere düştü. Babaannem eğildi, aramaya başladı. Sağa bakıyor, sola bakıyor, bulmaya çalışıyordu . Çocukluk iste,

Beş yaşında idim.

Rahmetli babaannem pirinç ayıklıyordu.

Bir tane yere düştü.  Babaannem eğildi,  aramaya başladı.

Sağa bakıyor, sola bakıyor, bulmaya çalışıyordu . Çocukluk iste,

-Aman babaanne dedim.

– Bir pirinç tanesi için bu kadar caba harcamaya, yorulmaya değer mi?

Rahmetli ilk defa sertleşti bana karşı, öfkeyle doğruldu.

-Sen oturduğun yerden ahkâm kesiyorsun, ‘ dedi.

– Hiç pirinç üretilirken gördün mü? İnsanlar ne kadar zorluk çekiyorlar.

Bir pirinç tanesinde kaç insanin göz nuru, alın teri, emeği, çilesi var biliyor musun?’

Utancımdan kıpkırmızı olmuştum.

Aradan yıllar geçti.  Hukuk Fakültesinde öğrenciyim. Alain’in proposlarini okuyorum.

Birden irkildim.

Babaannemi hatırladım.

Alain, bir insan yerde bir iğne görüp de eğilip almazsa, bütün uygarlığa

karşı ihanet etmiş olur diyordu. İlave ediyordu.

Bir iğnenin üretiminde binlerce insanin alın  teri, göz nuru, el emeği vardır diyordu.

On dokuz yıl evveldi.

Stockholm’e gitmiştim. Bir otele indim. Geceydi. Sabahleyin, traş olmak için  lavaboya gittiğimde, aynanın yanında ilginç bir not gördüm.

‘Lütfen traştan sonra jiletinizi çöpe atmayın,  yanda bir kutu var oraya bırakın, bir tek jiletle dahi olsa, İsveç  çelik sanayisine yardımcı olun’ diyordu.

Doğrusu hayretler içinde kaldım.

Çocukluğumdan beri çelik eşya denince akla İsveç çeliği gelir.

Birçok eşya üzerinde’ İsveç çeliğinden yapılmıştır’ diye yazardı.

İste o ülke, kullanılmış bir tek ufacık  jiletin bile çöpe gitmesini istemiyor, ona sahip çıkıyor,  gelen turistlere rica yollu uyarıda bulunuyordu.

İsviçre’de zaman zaman, belli periyotlarda radyolar, televizyonlar bir haberi duyurur.

‘Şu tarihte, su saatte, adamlarımız gelecek.  Siz lütfen hazırlığınızı yapın. Okumadığınız, ilgilenmediğiniz, kullanmadığınız ne kadar kitap, dergi, gazete varsa, kâğıt, ambalaj, kutu varsa, velev ki, bir ilaç prospektüsü dahi olsa, kapının önüne koyun. İsviçre’nin kalkınmasına yardımcı olun. Fazla ağaç ziyanına engel olun.’

Japonlar son derece sade, basit, yalın mütevazı yasayan insanlardır.Evlerini mobilya ile eşya ile dolduranlar Japonlara göre ruhen tekamül edememiş, hayatın manasını anlayamamış, zavallı kimselerdir..

Böyleleriyle; evini mezat salonuna çevirmiş zavallı, diye eğlenirler.Bir insanin gösteriş için eşyanın esiri olması ne kadar acıdır.

Vaktiyle Japon ekonomisi darboğazdan geçiyor. İç borçlar, dış borçlar gırtlağı aşıyor.

Zamanın başbakanı meclisi toplar. Kürsüye çıkar.

Durumu olanca açıklığı ve tehlikeleri ile anlatır ve;

-Şu andan itibaren der,

-Tanrı şahidim olsun ki, Japonların iç ve dış borçları son kuruşuna kadar ödenmeden, pirinçten başka bir şey yemeyeceğim.

-Şu üstümdeki elbiseden başka elbise giymeyeceğim.

Dediklerini yapar, en üstten en alta bir israftan kaçınma kampanyası açılır.  Japonya bütün borçlarını öder. Bu durumun toplumun  bütün kesimlerini, tek istisna olmadan kapsadığını söylemeye gerek yok. Geçenlerde Japon imparatorunun sarayını gördüm.

Yarabbim, ne kadar sade, ne kadar mütevazı, ne kadar gösterişten uzak…

Gerekmediği halde elektriği yakmakla, suyu kapamadan boş yere akıtmakta, gece çamurlu ayakkabılarımızı temizlemeden yatmakla,  yemek yediğimiz kapları yıkamadan bırakmakla biz de zalimler sınıfına geçmiyor muyuz?

Hayat çok ince, akil almaz incelikte ipliklerle örülmüştür.

Her şey o kadar birbirine bağlıdır ki,

İlk okul okuma kitabımızdaki bir sözü hiç unutmadım.

Bir mıh bir nalı kurtarır.

Bir nal bir atı, bir at bir komutanı,

Bir komutan bir orduyu,

Bir ordu bir ülkeyi kurtarır diyordu..

Maddi durumumuz ne olursa olsun,

ister zengin olalım ister fakir, hepimiz çok dikkatli olmak zorundayız.

Burada parayı da, maddiyatı da aşan büyük bir edep ve incelik vardır.

Önceki Yazı

“Farkında Olmalı İnsan…”

Sonraki Yazı

M.K. Paşa Mahallesi Çalışmaları Son Sürat

Sonraki Yazı
M.K. Paşa Mahallesi Çalışmaları Son Sürat

M.K. Paşa Mahallesi Çalışmaları Son Sürat

Please login to join discussion

Son Eklenen Haberler

kayın ormanı

Kayınormanı Derneği’nden 5 Haziran Açıklaması

6 Haziran 2023
İznik 2023 Seçim Sonuçları

Mahalleler Bazında İznik Seçim Sonuçları

29 Mayıs 2023
Türk Seramik

Türk Seramik Sanatçılarından Anlamlı Sergi

22 Mayıs 2023
İznik Gölü-Şantiye

Göle Sıfır, Hastaneye 25 Metre Şantiye Kuruldu. Yöneticiler Uyuyor mu?

19 Mayıs 2023
İznik Emniyet

İznik Emniyeti Göz Açtırmadı

16 Mayıs 2023
İznik Mavi Beyaz

Porselene Giden Yolda “Mavi Beyaz”

16 Mayıs 2023
İstifa

Hidamet Asa’ya Sert Tepti. “Derhal O Koltuktan İstifa Et”

5 Mayıs 2023
İznik Ultra Maraton-2023

İznik Ultra Maratonu 11.Yılında Sahipsiz Kaldı

18 Nisan 2023
İznik defteri-logo

Sitede yer alan yazı ve resimler telif yasaları ile korunmaktadır. Tüm hakları İZNİK DEFTERİ.COM sitesine aittir.

Kategoriler

  • Adli
  • Eğitim
  • Ekonomi
  • Foto Galeri
  • Köşe Yazıları
  • Kültür Sanat
  • Manşet
  • Özel Haberler
  • Siyaset
  • Spor
  • Ülke ve Dünya Gündemi

 

www.İznikdefteri.com
1991 yılında kurulmuş olup,
Bir İznik Dizayn iştirakidir

  • KÜNYE
  • Biz Kimiz
  • GİZLİLİK POLİTİKASI

© 2022 iznikdefteri Tüm hakları saklıdır.

Sonuç yok
Tüm sonuçlar
  • Anasayfa
  • Adli
  • Eğitim
  • Ekonomi
  • Kültür Sanat
  • Özel Haberler
  • Siyaset
  • Spor

© 2022 iznikdefteri Tüm hakları saklıdır.