Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) İznik Şubesi, “Türkiye’nin dış politikası ve Afrin Operasyonu” konulu panel düzenledi. Panele konuşmacı olarak, eski diplomat ve siyasetçi Onur Öymen, ADD Genel Kurul Üyesi Gürhan Akdoğan katıldı.
Panelin açılış konuşmasını yapan ADD İznik Şubesi Başkanı Ergün Balaban, “Karanlık bir süreçteyiz. Toplum olarak ümidimizi yitiriyoruz. ADD olarak, Atatürkçü düşünceye merhaba diyoruz. Bu yol da umut var, ışık var. Bu yolda Mustafa Kemal Atatürk var” dedi.
“O OYUNLARDAN BİR TANESİ CARGİLL’Dİ”
ADD Genel Kurul Üyesi Gürhan Akdoğan, 1946’dan itibaren bir çok olumsuzluğu yaşamış olan Türkiye mağlesef son 10-15 yılda çok büyük deformasyona uğradı. Bu deformasyonun içinde de dünyanın en iyi bölgelerinden en önemli tarım ve su havzalarından birisi olan İznik’in üzerinde oturuyoruz. Anadolu toprakları olarak, büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu yaşamasını bize sonsuza kadar emrettiği bir toprağın üzerinde oturuyoruz. Zaman zaman uluslararası güçler, uluslararası sermaye, silah tüccarları, emparlay yaklaşımlarıyla Türkiye’yi bölmek, parçalamak için ellerinden geleni sarf ettiler. Türkiye’de oynanan oyunlarından bir tanesi İznik gölünün kenarında, Orhangazi’ye de sınır olan Cargill meselesiydi. Topraklarımızı silahla alamayacağını düşünen emparlayal güçler, ekonomik olarak bu toprakların üzerine çöreklenerek, tüm varlıkları elde etmek için mücadele ediyorlar. Cargill bunlardan en önemli olanlardan bir tanesidir. 1998 yılından itibaren son 15 yıldan beri mücadelesi yapılıp da ancak, hukukun yerle bir edildiği, maalesef ogünde öyleydi bugün çok daha hukukun üstünlüğünün kalmadığı, yargı bağımsızlığının işlemediği, hukukun en değerli özellik olmaktan çıktığı bir ortamda Cargill, belki de hukuk fakültelerinde okutulacak en önemli tezlerden bir tanesi olacaktır. Sadece çevreyi yok etmesi ve onun değerlerini ortadan kaldırması noktasında değil. Bir ülkenin hukuk sistemini de deforme etmek, onu ortadan kaldırmakla ilgili en önemli örneklerden bir tanesi” dedi.
“İZNİKLİLERİ KUTLUYORUM”
Afrin sorunu ve Türkiye’nin dış politikasını ele alamadan önce İzniklileri kutlayan Onur Öymen, “İznik gölü kıyısına yapılan müdahalelere karşı nasıl direndiğinizi biliyorum. Sizleri gerçekten tekrar kutluyorum. İnanıyorum ki İznik’te bu mücadele ruhu oldukça hiç kimse burada olumsuz bir şey yapamaz” dedi.
“ETKİN BİR DİPLOMASİ İLE BU İŞ ÇÖZÜLEBİLİRDİ”
Onur Öymen, “Afrin bir sebep değil, bir sonuçtur. Afrin’den bahsetmeden önce Afrin’de ne oluyor onu bilmek gerekiyor.
İşin esası şu; Bu iş Arap Baharı adı altında Tunus’ta başladı. Çünkü otoriter, totoliter bir denetim vardı. Bu yönetime karşı kendisini yakan bir seyyar satıcının tepkisiyle başladı bu direniş.
Niçin böyle bir direnişe ihtiyaç duyuldu çünkü; 1990 yılında soğuk savaş sona ererken bütün Avrupa’yı orta ve doğu Avrupa’yı, uzak doğuyu, latin Amerika’yı kapsayan büyük bir demokratikleşme süreci başladı. Bir tek bölge bunun dışında kaldı. O da orta doğu. Büyük devletlerin politikası bu bölgeye demakrasi getirmemek üzere kuruldu. Hiç bir zaman bu bölge de tek bir ülkenin bile demokrasi içinde gelişmesine razı olmadılar. Nere de bir demokratikleşme hareketi olduysa bun bastırdılar. Tek istisnası Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde kurulan laik, demokratik Türk Cumhuriyetidir. Türkiye’nin dışında nere de bir demokratikleşme çalışması olduysa mutlaka engellenmiştir.”
“TERÖRÜ BÜYÜK DEVLETLER BAŞLATTI”
Orta doğu da terörü başlatanın büyük devletler olduğunu söyleyen Öymen, şöyle devam etti. “Bizim bugün bildiğimiz, duyduğumuz, okuduğumuz Filistin terörü, İslami terör. Esas terörü başlatan Yahudilerdir. 1900’ün başında Filistin’de nüfusun sadace yüzde 3’ü Yahudi idi. Savaş daha bitmeden 1917’de İngiliz Dışişleri Bakanı Arthur Balfour, çıkıyor diyor ki ora da bir Yahudi yurdu, devleti kurucaz. Onun için bütün dünyadaki Yahudilerin oraya göç etmesi gerekiyor. Nasıl olacak bu; o insanları terör ile göç ettirerek.
Yahudiler, üç tane terör örgütü kurdu. Ve bunları İngiltere, para ve silah ve istihbaratla destekledi. Bugüne gelirsek gördüğümüz tablo şu. İngiliz eski Başbakanı Tony Blair, “Bu bölgeye El Kaide’nin ve diğer terör örgütlerinin gelip yerleşmesi bizim Irak’a yaptığımız askeri müdahalenin sonucudur. Bundan biz de sorumluyuz” diyor. ABD Dışişler Bakanı Hillary Clinton, aynı şeyleri söylüyor. “Bugün bildiklerimi bilseydim. Irak’a müdahale için oy kullanmazdım” diyor. El Kaide nasıl oluyor da Afganistan’dan kalkıyor, Irak’a geliyor.”
“BÖLGE DE ÇOK SAYIDA OYUNCU VAR”
Ortadoğu bölgesinde çok sayıda oyuncu var diyen Öymen, “Sanıldığı gibi gaddar bir Suriye hükümeti ve karşısında da sanıldığı gibi insan hakaları için mücadele eden guruplar var. Çaresiz kalmışlar, silahlanmışlar. Suriye hükümeti ile mücadele ediyorlar. Böyle değil tabi bu. Tablo da görünen birden çok oyuncu var. Her oyuncunun birden çok hedefi var. Sorun buradan kaynaklanıyor.
Kim bu oyuncular? en önemli ikisi İsrail ve İran. İki ülke arasındaki menfaat çatışması bu yaşananların en önemli sebeblerindendir. Çünkü, İsrail en büyük düşmanı olarak İran’ı görüyor. Amerika ve Avrupa ülkelerinin İran ile imzaladıkları nükleer silahları sınırlama ve denetleme anlaşması İsrail’i çok rahatsız etti. Daha önce Irak bir nükleer santral inşa ediyordu. İsrail uçakları vurdu. Suriye’de nükleer santral kuruldu gittiler onu da vurdular. İran’da bunu yapamıyorlar. Hem İsrail’e uzak ikincisi de toprağın altında dağınık yaygın aynı işi orada yapmaları mümkün değil. O zaman İran’ın hemen yanında bir sıçrama tahtanız olacak.
Neresi orası Kuzey Irak. Barzani, ben bağımsızlığımı ilan edicem dediği anda Netenyahu dedi ki, “Derhal bu Kürt Devletini tanıcaz” çünkü orayı ikinci İsrail gibi görüyor. Amerika’da buna taraftar. Yani ora da devlet içinde devlet oluşuyor, bağımsız Kürdistan devletinin temelleri atılıyor.”
“1. DÜNYA SAVAŞINDA ÇİZİLEN SINIRLAR DEĞİŞECEK”
ABD’li uzmanlar bunu yazdı. Bölgenin siyasi coğrafyası değişecek. 1. Dünya Savaşında çizilen sınılar değişecek diyen Öymen, “ABD Kara Kuvvetleri Dergisinde bu haritalar yayınlandı. Kürdistan’ın kuzey ucu Hopa-Rize, güney ucu Bağdat’ın kuzeyin de, batı ucu Urfa-Mardin, doğu ucu Tebriz’in batısında. Böyle bir alanda büyük bir Kürdistan kuracak. Başka, Irak’ta bir Sünni bir Şii devlet olacak. İran’da bir Berücistan kurulacak. Suidi Arabistan’da küçük bir din devleti olacak. Yani bütün bölgenin coğrafyasını sınırını dilediği gibi değiştirecek. Condalisa Rica’da aynı şeyleri söylemişti. Ortadoğu da coğrafyayı değiştiricez demişti. Bir NATO başkomutanı şunu diyor, “önümüzde ki beş yıl içinde 7 ülkenin hükümetini ortadoğu da silahlı kuvvet kurarak değiştiricez.”
Kim bu 7 hükümet ? İran, Irak, Suriye, Lübnan, Libya, Sudan, Somali. Esas mesele şu. Kürt devletinin denize sıfır bağlantısı yok. Onun için bir Kürt koridoru kuracaksınız. Kuzey Irak’tan başlayacaksınız. Suriye-Türkiye sınırı boyunca ilerleyeceksiniz ve ucunda Akdeniz’e çıkacaksınız. İşte bugün görüştüğümüz Afrin konusu bu koridorun en batı ucu. Afrin’den önce 3 tane kanton var. Afrin’e kadar gelecek ve güneyinden Akdeniz’e bağlanacak. Böylelikle
“TERÖRLE MÜZAKERE EDİLMEZ MÜCADELE EDİLİR”
Kuzey Irak’ta kurulacak devletin petrolü de Türkiye’den geçmeden doğrudan doğruya bu topraklardan denize dökülecek. Bir de buna siyasi zeminler hazırlıyorlar. ABD basınında üst üste Kürt devletinin kurulması gerektiği makaleler yazılıyor. Kürt devletinin kurulma zamanı geldi diye. Ne onlar, “Irak’ın kuzeyinde yetmez, Suriye’nin kuzeyinde, Türkiye’de yaşadığı bir bölge de, İran’da yaşadığı bölge de bir Kürt devleti kurulacak.” Ve sonun da büyük Kürt Devleti ortaya çıkacak. En tehlikelisi ise Suriye’de yeni bir anayasa hazırlıyorlar. Suriye içinde bir otonom bölgesel yönetim kuracaklar. ABD’nin PYD ile içli dışlı olmasının sebebi bu. Kurulacak olan bu devletin askeri gücü olarak düşünüyor. Bunun için de büyük paralar harcıyorlar. ABD, Kuzey Irak’a yılda 415 milyon dolar para veriyor. 16 bin peşmergeyi eğitiyorlar. 26 bin peşmergenin bütün ihtiyaçlarını karşılıyorlar. 38 bin peşmergeye de her ay maaş ödüyorlar. Suriye’ye ne kadar veriyorlar. Geçen yıl 515 milyon dolardı bu yıl 550 milyon dolar ödediler. Kime işte bu PYD’ye. Suriye demokratik güçleri diye bir kılıf oluşturdular ama esas adı PYD.
PYD tek başına mı hayır. PKK’yla birlikte. Nereden biliyoruz bunu, ABD kongresinde istihbarat başkanı çıktı açıkca bu PYD’nin PKK’yla ilişkisi olduğunu anlattı. ABD’nin eski Şam Büyükelçisi Robert Ford, bu PYD’yi de PKK kurdu Kandil dağında ve bunu da Osman Öcalan resmen açıkladı dedi.
Şimdi bunlar hem Türkiye’de hemde Suriye’de beraber savaşıyorlar. ABD diyorki, “Bizim en büyük hedefimiz DAEŞ onun için PYD’ye ihtiyacımız var” diyor. DAEŞ’in merkezi ise Rakka. Havadan bonbardıman ettiler ve sonunda naptılar, orada kalan DEAŞ mensuplarını PYD silahları ile birlikte Rakka’dan serbestçe çıkmasını sağladı. Hani siz düşmandınız bunlara. Hani siz bunlarla savaşıyordunuz.
Bunların hepsini BBC bir rapor halinde yayımladı. Türkiye’nin bütün bunlara karşı hazırlıklı olması lazım. Bizim hedefimiz ülkemizin güvenliğini korumak. İktidar da kim olursa olsun. Birinci görev ülkenin güvenliğini sağlamaktır. Biz bunu vaktiyle mecliste de çok anlattık. Dedikki, terörle müzakere edilmez mücadele edilir. Aynı büyük devletler o zaman, Türkiye’yi ikna etmeye çalışıyorlardı. “Gidin Oslo’da bunlarla konuşun. Habur açılımını yapın. Sınırdan geçenleri serbest bırakın.” Bir rapor hazırladılar. O raporda ne yazıyor biliyor musunuz ?
PKK’yı nasıl halledecekmişiz. Madde 1 savaşmayacaksınız, madde 2 müzakere edeceksiniz, madde 3 af çıkaracaksınız, madde 4 yeni bir anayasa hazırlayacaksınız, madde 5 bu yeni anayasada Türk kelimesi geçmeyecek. Resmen bunu yazdılar. Ben bunu mecliste anlattım çok rahatsız oldular. Şimdi bura dan Afrin’e nasıl geliyoruz. Kürt kotridorunun ucu Afrin. Afrin’in batısında Fırat kalkanı oparasyonu sonunda Elbab’a kadar gittik bir bölgeyi kontrol altına aldık. Onun İçin Afrin’e bağlantı sağlanamadı. Güneyden bağlantı sağlanabildi. Bunun sağlanamamasının nedeni Afrin’i bu teröristlerden temizlemek.
Deniz Baykal Dışişleri Bakanı iken ben Müsteşardım. Biz bunlara çok ağır bir nota yazdık. Ardından Suriye Öcalan’ı sınır dışı etti. PKK kamplarını kapattı. Nasıl çözdük bunu diplomasiyle. Bir kurşun atmadık. Daha sonra da Adana mutabakatı imzalandı. Terör konusunda işbirliği yapıldı Suriye ile. Yakaladıkları teröristleri Türkiye’ye iade ettiler. Bu mekanizma gayette iyi işliyordu. Bu meseleyi çözmüştük. Biz mecliste vaktiyle dedik ki biz Suriye’de böyle yaptık siz niye iktidarken Irak’ta bunu yapamıyorsunuz. Aynı şeyi etkili güçlü diplomasi kullanarak Irak’tan tasfiye de edebilirdik. Sonra neden çıktı tüm bunlar ortaya yeniden. Arap Bahar’ı adı altında büyük devletlerin menfaatinin girdiği çatışmalar ile gele gele bu noktaya geldik” dedi.