Doğruyu söylemek gerekirse korkum kaz olmaktır.
Ben dürüst, hiç kanuni suç işlememiş, vergi-sini muntazam ödeyen, trafik kuralları dahil her türlü kanun ve kurala uyan bir vatandaşım. Bir şahsa hakaretim bile yoktur..
Ama başkaları tecavüz edebiliyor, alkollü araba kullanıp sakat bırakıyor, asker öldürüyor, hırsızlık yapıyor .v.s….
Ben onları vergimle hapishanede besliyorum ve çıktıklarında da mutlaka onlara iş veriyorum, ayrıca aramıza alıyorum ki tekrar tecavüz etsinler, sakat bıraksınlar, öldürsünler…
Ben de düşünüyorum, aklediyorum ve sistemde yanlışlar buluyorum. Sivil Toplum Kuruluşlarıyla çalışıyorum, yazıyorum, oy veriyorum ve günden güne yüzyıllardır beraberce, kardeşce yaşadığımız farklı ırklara mensup kardeşlerimize düşman olmamaya, düşmanca bakmamaya çalışıyorum.
Ama onlar devleti ve milleti bölüyor, dağa çıkıyor, bomba atıyor, ağlamayana meme yok diye kırıyor, döküyor ve öldürmeye devam ediyor…
Ben onların maaşını ödüyorum, liderlerini besliyorum ve asker kardeşlerimi öldürdüğü için affetmeye zorlanıyorum. Açılım masallarıyla gözlerimiz boyanıyor, dağda askerimize silah sıkıp terörist oluyor, Ülkeye getirilip vatandaş oluyor kıralar gibi karşı-lanıyor….
Görev yapan askerlerimize kurşun sıkıyor,Üç gün haberlerde iki dakika haber oluyor… sonra?
Taraflı medya gündem değiştiriyor…
Masallar sürüp gidiyor…
Ben iki çocuk sahibiyim. Yapamadığım için değil.
Sevgimi, ilgimi, bilgimi ve maddi gücümü en iyi şekilde bu insana yatırıp, onu onlarca insana bedel, akıllı, manevi değerler üretebilen ve yaşatabilen, kutsal değerlere saygılı bir insan yapmak istediğim için..
Ama başkaları 10’larca çocuk dünyaya getiriyor. Korunamadıkları için değil. Sayısal üstünlük sağlamak için. Sevmiyorlar, ilgilenmiyorlar. O çocuk dağa çıkıyor, o çocuk kapkaç yapıyor, o çocuk tinerci oluyor, o çocuk askerimize kurşun sıkıyor, o çocuk okumadığı için özgür olamıyor ağasına maraba oluyor yada bakamadıkları için dedesi yaşındaki birisine 13 yaşında satılıyor ve 14 yaşında oda doğurmaya başlıyor…
Sonra benden o insanlara merhamet duymamı ve benden alınan vergiler ile onları beslemeye yetmediği için ayrıca çocuklarını okutmamı istiyorlar. Ben marabaların kızlarını okutayım ki ağaları kendi kızlarına kilolarca altın takılan 40 gün 40 gece düğünler yapabilsin.
Evlerini ısıtıyorlar benim vergilerimle yada kim bilir o kömürleri satıp sigara parası yapıyorlar.
Oysa ben bu kış zamlı kömür bedellerini nasıl ödeyeceğimi düşünüyorum.
Onlar 10’ar 10’ar doğurduğu için işsiz kalıyorlar ve batıdaki fabrikaları doğuya taşımaya zorluyorlar.
Öyle ya merhamet etmek lazım. Batıdakiler işsiz kalsa da olur, malum onların sesi çıkmaz. Oysa toprak reformu, aşiretleri çözmek kimsenin işine gelmiyor. Çünkü oy için 10 000 insanı ikna etmek kolay değildir ama ağasını ikna etmek kolaydır. Bizlerden daha maaşımızı almadan vergiler kesiliyor…
Ama başkaları vergi ödemiyor ve sık sık affediliyor. Benim maaşım belli. Ama stadyumda sünnet düğünü yapanın geliri nasılsa belli değil. Oysa biz evlendiğimizde doğru dürüst düğün bile yapamadık.
Biz evlendiğimizde alacağımız mobilyalarla doğaya zarar vermişizdir endişesi ile nikaha gelen herkese şeker yerine yüzlerce ağaç fidanı dağıttık, doğadan aldığımızı doğaya geri verelim diye……
Ama başkaları ormanı yakıp yerine ev yaptılar, sattılar, kiraladılar, zengin oldular ve 2B ile affoldular. Benim babam ev alabilmek için 12 sene aynı işçi parkası ve pençeli ayakkabısı ile gezdi. Çok şükür şimdi bir evi var, ama başkalarının babası devletin arazisi üzerine gecekondu yaptı şimdi mütahite sattı ve bir sitede 60 dairesi var.
Ben dişimi fırçalarken suyu devamlı kapatıyorum. Meyve yıkadığım suyla balkonu yıkıyorum..v.s.
Malum suyu israf etmeyeceğiz ya…
Ama başkaları golf sahaları yapıp çimleri için tonlarca su kullanıyor. Yada bir yerlerde kaçak kullanıp para vermiyorlar. Ben eski bir bakanımızın tavsiyesine uyarak saçımı havluyla kuruluyorum. Ayrıca bir bakanımızın kızına katkısı olsun diye evlerimizi tasarruflu ampullerle donatıyoruz. A+ makinelerimiz var..
Ama başkaları kaçak elektrik kullanıyor ve faturalarını yine ben ödüyorum.
Ben sağlık sigortamı istemesem bile ödüyorum….
Ama başkaları yeşil kartla gidip benim paramla muayene oluyorlar. Gerçekten ihtiyacı olana son kuruşuna kadar helal olsun.
Ama bu ülkede kaç milyon yeşil kartlı var? Kaçı hak ediyor ?
Ben sabrediyorum, bir yaratıcının var olduğuna bunların bir imtihan olduğuna inanıyorum. Ben doğru yol, iyi iş (salih amel) den hedef ne olursa hiç bir gerekçe ile (cihad, takiye..vs) her ne olursa olsun taviz vermiyorum…
Ama onlar takiye diyor, cihad diyor, bu daha iyi diyor, uyduruyor, dinimi bölüyor, kullanıyor, rant sağlıyor.
Öyle uzunki bu liste…
Biliyorum uzun yazıları okumayı sevmiyoruz..
Bu yazılardan sonra isterseniz bir fıkra ile bitirelim.
Adamın biri dünyada hiç kimseye bir kötülük yapmamış, her türlü kurala uymuş, içmemiş, zina yapmamış, uyuşturucu kullanmamış, kimseyi pataklamamış. Neyse bir gün ölmüş büyük bir sevinç ve beklenti ile sorgu Meleğinin önüne gelmiş
Melek sormuş : içmemişsin
Adam : evet
Melek : Kimseye el bile kaldırmamışsın
Adam: evet
Melek : Kendi karından başkasına yan gözle bile bakmamışsın
Adam : evet
Onlarca sorudan sonra sorgu Meleği yanındaki Meleğe dönerek : bir çift kanat getirin
Adam heyecanla : Melek oluyorum değilmi?
Melek : hayır kaz oluyorsun
Fıkradır ama doğruyu söylemek gerekirse korkum kaz olmaktır.