Marmara ve Bursa’nın değerli bir su kaynağı olan ve Türkiye’nin 5’inci büyük gölü olan İznik Gölü kuruyor. İklim şartları ve çevresel etkenler nedeniyle ürkütücü bir şekilde çekilen İznik Gölü ve İznik Havzasındaki olumsuz gelişmelere dikkat çekmek amacı ile ortak bir basın açıklaması yapıldı.
Bursa Şehir Plancıları Odası, Bursa Mimarlar Odası, Doğader, Bursa Çevre Platformu, Nilüfer Kent Konseyi, Yenişehir Çevre Platformu, İznik Çevre Platformu, CHP İznik ilçe Başkanı Asiye Çalışkan ve yönetim kurulunun da destek verdiği basın açıklamasını Bursa Barosu Başkanı Gürkan Altun yaptı.
Karayolları mevkiindeki molozlar ile doldurulup canlıların doğal yaşam alanlarının yok edildiği alanda yapılan basın açıklamasında İznik Gölü’nün ve İznik Havzasının yok olmaması için mücadele edeceklerini vurgulayan Bursa Barosu Başkanı Av. Gürkan Altun, İznik Gölü’nün pek çok suç ortağı bulunan bir cinayete kurban gittiğine dikkat çekti. Av. Gürkan Altun konuşmasında;
“İZNİK GÖLÜ VE İZNİK HAVZASI CİNAYETE KURBAN GİDİYOR”
“Bu cinayetlerin failleri; Milyonlarca metreküp su hakkı olduğunu iddia edip borularla su çeken ve bunu Gemlik Serbest Bölgesi’ne de sattığı duyulan sanayi tesisi başta olmak üzere,
– Gölü besleyen akarsulara baraj yapan DSİ.
-Kontrolsüz tarımsal ilaçlama yapan yetiştirici ve bunlara göz yuman İl Tarım ve Orman Müdürlüğü.
-Göle dolgu yapan belediye ve daha bilemediklerimiz ama etkilerini gördüklerimiz…
Bunlar yetmezmiş gibi, göl civarında açılan taş ocakları, maden çalışmaları ve hatta Yenişehir Kirazlıyayla köyündeki maden zenginleştirme tesisine su aktarma çabaları da cabasıdır. İznik Gölü ve İznik Havzası bu kadar hunharca bağrına sıkılan mermiyle nasıl sağ kalacak?”
“TÜRKİYE SU KITLIĞI YAŞAYACAK ÜLKLER ARASINDA”
“Tüm dünya küresel iklim değişiminin pençesinde ve canlı varlık kaybının hızlandığı günleri yaşarken, kıt doğal kaynakların yağmalanması sürmektedir. Ülkemiz yakın bir gelecekte hem nüfus artışı hem de tatlı su kaynaklarının azalıp kirlenmesi nedeniyle su kıtlığı yaşayacak ülkeler içinde gösterilmekte, bu yetmezmiş gibi Ortadoğu’dan iklim göçmenlerinin akınına maruz kalabileceği değerlendirilmekte. Son günlerde çevremizde yaşadığımız Seller ile birlikte kuraklık da hayatımıza girmiştir. Göl kıyısındaki Mustafalı Mahallesi’nde daha 6 ay önce hiç görülmemiş fırtına ve sel yaşanmışken, göldeki çekilme, kuraklık tehdidi, herkesin göreceği gibi ve hiç olmadığı kadar gerçektir” şeklinde konuştu.
“İZNİK GÖLÜ HAVZASI YAĞMA VE TALANDAN EN ÇOK ETKİLENEN BÖLGE”
İznik Gölü ve İznik havzasının özellikle 1990’lardan başlayarak, evsel, endüstriyel, tarımsal kirliliğin yanı sıra yağma ve talandan en çok etkilenen bölgelerden biri olduğunu söyleyen Altun, “Kirlilik ve su kaybının yanında, yanlış su politikaları canlı yaşamını olduğu kadar gıda güvenliğini de doğrudan olumsuz etkilemektedir. İnsan kaynaklı küresel iklim krizinin yanı sıra, Türkiye’nin sulak alanlarının korunması için anayasal görev verilen kurumlardan olan DSİ, sulak alanları besleyen doğal su kaynakları üzerinde birbiri ardına Karasu ve Orhangazi gibi baraj ve göletler inşa ederek, projelerini “ekonomik büyümeye katkı” olarak görüp savunmaktadır. Bunun gibi, İznik Gölü’ne Yenişehir Boğazköy’den yıllık 200 milyon metreküp su aktarma projesi fantezi olup, zaten kirli olan bu suyu taşımak astarı yüzünden pahalıya gelecektir” diye konuştu.
“DSİ BİLİME KARŞI İNAT EDİYOR”
DSİ’nin bilime inat hareket ettiğinin altını çizen Av. Gükan Altun, sözlerinin devamında;
“Amik Gölü gibi sulak alanlarda yıllarca yaptığı kurutmaların hatalı olduğu ortada olan DSİ, köklü bir kurum olmasına karşın, burada da bilime karşı inat etmektedir. Oysa tüm ülkede, DSİ’nin ekolojik dengeyi gözetmeyen “su bütçesi temelli” göl yönetimi stratejisi yerine “ekosistem temelli” su yönetimine geçilmelidir.”
“CARGILL’İN SU TÜKETİMİ YENİDEN DEĞERLENDİRİLMELİDİR”
“Son yapılan imar planı değişiklikleriyle her zaman olduğu gibi yine kayırılan Cargill’in su tüketimi de yeniden değerlendirilmelidir. Cargill’in hammadde olarak işlediği mısırın, hem de üretim teknolojisinin su ayak izi çok yüksektir. Stratejik yeraltı sularının, insan sağlığına zararlı nişasta bazlı şeker üretimi için kullanılmasının önüne geçilmelidir. Bu yapılmadıkça su kaybının engellenmesi mümkün değildir. O nedenle Bursa Barosu, Mimarlar Odası, Şehir Plancılar Odası, Doğader ve yurttaşlar olarak, 25 yıldır olduğu gibi yine plan değişikliklerini yargıya taşımış bulunuyoruz.
Bilimsel araştırmalar göstermektedir ki, göl suyu zirai ilaç kirliliği açısından 4. sınıf, yani kirli sudur. Balıklarda ve bitkilerde ağır metal kirliliği tespit edilmiştir.”
“İKLİM ANORMALLİKLERİNİN DEVAM EDECEĞİ SÖYLENİYOR”
“Küresel ısınmaya bağlı iklim anormalliklerinin devam edeceği bilimsel raporlarla ortaya konmuş iken, ülkemiz ve Marmara Bölgesi de bundan etkilenmeye devam edecektir” diyen Altun, “Uzmanlar, olumsuz süreci yavaşlatabilmek için doğayla uyumlu projelere, şehir düzenlemelerine ağırlık verilmesine ve su tasarrufuna dikkat çekiyorlar. Küresel iklim krizinin etkilerinin her geçen gün artarak hissedildiği günümüzde, değeri parayla ölçülemeyecek olan başta su kaynakları ve biyo çeşitlilik mutlak olarak korunmalı ve bozulanların rehabilite edilmesi gerekmektedir” ifadelerini kullandı.
“ACİL EYLEM PLANI GEÇ OLMADAN YAPILMALI”
“Bursa 1/100000 ölçekli Çevre Düzeni Planı’nda belirtilen Su Ana Planı ve Acil Eylem Planı gelecek kuşaklarımız için mutlaka geç olmadan yapılmalı ve uygulanmalıdır” ifadelerini kullanan Altun sözlerini şu şekilde tamamladı;
2010–2020 döneminde iklim değişikliği ile mücadele yönünde yapılacaklara rehberlik edecek stratejiler doğrultusundaki kararlara aykırı işlemler yapılmaktadır. Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli Dördüncü Değerlendirme Raporu’na göre Türkiye, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinden en çok etkilenecek bölgeler arasında bulunan Akdeniz Havzası’nda yer almaktadır. Bu bağlamda Türkiye’nin su kaynakları için hassasiyet gösterilmeli ve İznik Gölü’ne ve İznik Havasına sahip çıkılmalıdır.
Üzülerek belirtmek gerekir ki, ilimiz yöneticileri göl ve havzasındaki yıkımın başlıca sorumlularıdır. Tüm doğal kaynaklarda gelecek kuşakların hakkı vardır. İklim krizi, biyo çeşitliliğin azalması ve tüm canlıların varlık nedeni olan su,
Siyasete kurban edilmeyecek kadar önemlidir.
Su ticari bir meta değil, tüm canlılar için bir haktır.”