İznik havzasında açılacak maden ocağına karşı yürütülen tepkiler her geçen gün artarak devam ediyor. Çeşitli platform üyeleri broşür ve bilgilendirme toplantıları ardından bugün de “Madene Hayır, Kirazlıyayla’ya Dokunma ” sloganı ile maden bölgesinde yer alan Kirazlıyayla köyünde basın açıklamasında bulundular.
İZNİK HAVASINI EKOLOJİK YIKIM BEKLİYOR
İznik Çevre ve Yaşam Platformu’un geçtiğimiz günlerde düzenlediği imza kampanyası ile gündeme taşıdığı günde 216 kilo dinamit patlatılacağı, yeraltı su kaynaklarının yatak değiştirmesine neden olacak, ağır metaller göle karışmasına, Kükürt salınımına ve Asit yağmurlarına sebep olarak İznik ovasındaki ve İznik Gölü havzasında bulunan 700 bine yakın meşe ve kayın ağacı yanında ovadaki binlerce Zeytin ağacının zarar göreceği kısaca İznik ovasında Ekolojik yıkıma uğratacak maden ocağına karşı bu günde Kirazlıyayla köyünde vatandaşlar bir araya geldi.
Yenişehir Çevre Platformu tarafından gerçekleştirilen etkinliğe yoğun bir katılım gözlendi. U. Ü. Tıp Fak. Halk Sağlığı ABD Öğr Gör. Prof. Dr. Kayıhan Pala, Ü. Ü Ziraat Fak. Öğr. Gör. Doç.Dr. Ertuğrul Aksoy, Bursa Barosu Çevre ve Kent kom. Bşk Av. Eralp Atabek ve DOĞADER başkanı Murat Demir’in de destek verdiği protesto etkinlikleri hakkında görüş bildiren Yenişehir Çevre Platformu sözcüsü Ziraat Mühendisi Şafak Erdem, “ 2013 yılında 25 hektarın altında kaldığı için 24.89 hektarla ÇED gerekli değildir raporuyla hayatımıza giren Meyra firması 2015’de zenginleştirme yapmayacağını taahhüt ederek 273 hektar alan için ÇED raporu başvurusu yapıyor ve alıyor. 2018 yılında Lübnan menşeili Delta group bünyesine katılıyor ve aynı yıl kapasite artışına giderek zenginleştirme yapılmayacak dedikleri tesis için hem zenginleştirme hem de atık barajını projeye ilave ediyorlar. Ruhsat alanınıda 345 hektara çıkarıyorlar. Tüm bu olanlar 6 yıl gibi bir sürede ve sistemli bir şekilde gerçekleşiyor. Kapasite artışıyla ruhsat alanını 345 hektara çıkaran firma, İznik gölü uzak koruma bandında yer almaktadır. Söz konusu işletmede sadece Kirazlıyayla maden bölgesinden değil, Kütahya Balıkesir Çanakkale illerinden de cevher getirilecektir. Günde 1000 ton, yılda 300.000 ton cevher işlenecek, her gün 894 ton zehirli balçık topraklarımıza gömülecektir ve bu tesis 15-20 yıl faaliyet gösterecektir.
Firmanın çıkaracağı her 55 ton cevher için 894 ton toprak kimyasallarla kirletilecek ve kendi raporlarında da heyelan bölgesi olarak gösterilen alanda bulunan atık havuzuna gömülecektir. Diğer bir tehlike ise Proje alanının 1. Derece deprem bölgesinde ve İznik-Mekece diri fay hattına 3.5 km mesafede olmasıdır. Kirazlıyayla köyüne 200 mt. mesafede yapılmak istenen kurşun bakır çinko zenginleştirme tesisi ve atık barajını biz yaşam alanımızda istemiyoruz. Buradan elde edilecek sözde yararın bizlerin sağlığı karşısında bir hiç olduğunu vurguluyoruz.
İZNİK GÖLÜNE EN BÜYÜK TEHDİT
Bizler Anayasal hakkımız olan gösteri ve yürüyüş hakkımızı kullanıyoruz. Bazıları, köylülere ihtarname gönderip gözdağı vermektedir. Korkutmak için Noterleri kullanmayın. Toplantılarımız sizin izninize bağlı değildir. Köylünün bir araya gelmesi sizi neden korkutuyor. Sizler yasal ve bilimsel olarak doğruları yapıyorsanız bizden çekinmenize gerek yoktur. Siz hep doğru işler yapan olarak, çevre korumaya, insan-hayvan-bitki sağlığına zaten önem veriyorsanız, her şeyiniz temizse tüm Türkiye’ ye (sözde) haklılığınızı anlatabilirsiniz. Sayemizde mahcup olmaz aksine markanızla sektörünüzün yıldızı olursunuz. Ayrıca, perakende bir mal satmıyorsunuz, ham maddeyi kabaca işleyip çeşitli mal üreticisi fabrikalara satıyorsunuz. Bizim sözlerimizi doğru saymasanız da, satışlarınızı etkilemesi mümkün değildir. Karınızı azaltamayız. Bizler sadece köylerimizi torunlarımıza bırakabilmek istiyoruz.
Bizlerin, aylardır bizlere destek olan öğretim üyelerinin ve uzman meslek sahiplerinin sözlerini değersiz görmektesiniz. Oysa, uzmanların anlattıkları sizler tarafından resmi kurumlara verdiğiniz (güya) bilimsel raporların, ÇED raporlarının çevre sağlığı gözüyle değerlendirilmesidir. Bizler bu sürece bilimsel verilere göre değerlendirme yapan bağımsız kişileri derdimize ortak ettik sadece. Tek derdimiz de daha yaşanılabilir bir çevre yaşamaktır.
Ticari işletmelerin var olma sebebi kar etmektir, bu amaçla kurulur. Ticari bir işletmenin derdi kamu yararı gütmek değildir. Kamu yararını devlet korur. Devlet, denetler, ölçer, kontrol eder, bunlara göre “projecilere” izin verir veya vermez. Bu yüzden en başından beri özel sektörü değil, bu projeye bilimsel inceleme yapmadan, üstünde uğraşmadan, hatta sahayı yerinde bile görmeden gerekli izinleri veren, verecek olan kamu kurum ve kuruluşlarına başvurduk, bilgi almaya çalıştık ve projenin iptalini istedik.
Zaten, Kirazlıyayla köyünü ruhsat alanı içine alan ve köye 200 mt. mesafe de faaliyet gösterecek bir projeye karşı çıkmak için çok fazla uzmanlık da gerektirmez. Ruhsat sahası Kirazlıyayla köyünü örttüğüne göre, köyü ortadan kaldırmak için izin veren Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü’ne, Maden İşleri Genel Müdürlüğü’ ne karşı çıkıyoruz. Asılsız sözler içeren ihtarnamelerle, suçlamalarla, dedikodularla hemşehrilerimize, bize gözdağı verilmesini kınıyoruz. Boyun eğmeyeceğiz.
Bizi tehdit edenlere, T.C. Anayasanın 56. maddesini hatırlatırız; “Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir.”
TEMIZ HAVA HAKTIR, TEMİZ SU HAKTIR, TEMİZ TOPRAK HAKTIR, SAĞLIKLA YAŞAMAK HAKTIR ” diye konuştu.