Neden bazı insanlar içlerini kasıp kavuran bir hırsla doğarken bazıları bu ateşi yakmak için bir kıvılcıma ihtiyaç doğar, bazıları da bu ateşi hiç tanımaz? Bilim, günümüzde hırsın kökenlerini araştırıyor. Aile, kültür, cinsiyet, genler ve …
Neden bazı insanlar içlerini kasıp kavuran bir hırsla doğarken bazıları bu ateşi yakmak için bir kıvılcıma ihtiyaç doğar, bazıları da bu ateşi hiç tanımaz?
Bilim, günümüzde hırsın kökenlerini araştırıyor. Aile, kültür, cinsiyet, genler ve diğerleri. Hırs konusunda tek bilinmeyen doğuştan mı geldiği yoksa sonradan mı kazanıldığı değil. Cinsiyetler açısından bakıldığında, erkeklerin daha hırslı olduğu görülüyor. Uzmanlara göre, sosyal açıdan hırsa etki eden en önemli iki faktör, aile ve aileyi meydana getiren kültür. Aileler açısından bakıldığında, psikologlar çocuklarının önüne zor ama gerçekçi hedefler koyan, başarıları alkışlayan ve yanlışlar konusunda anlayışlı davranan ailelerin kendine güvenli bireyler yetiştirdikleri konusunda hemfikir.
Ancak çocukların gelişimini etkileyen bazı faktörler ailelerin elinde değil. Örneğin ekonomik durumun bireyler üzerindeki etkisini araştıran antropologlar, aileleri dört ekonomik gruba ayırıyor: Fakir, orta, ortanın üstü ve zengin. İlk iki grup için hırs çoğunlukla lüks olurken, zenginler içinse gereksiz kalabiliyor. Bu nedenle antropologlar hırslı bireylerin en çok ortanın üstü ekonomik seviyeden geldiğini belirtiyor. ‘Statü kaygısı’ olan bu kişilerin ekonomik durumu fakir ve orta sınıftakilerden güvenli, ancak kötü bir tesadüfün bozamayacağı kadar da güvenli değil. Ellerindekini korumak istedikleri için hırs, en çok bu grupta görülüyor.
Tabii hırs zamanla Kibirlilik, kendini beğenmişlik, hatta bazılarında güce bağımlılık haline gelebiliyor.
Pek çok kişi övülmek, ilgi çekmek, insanların beğenisini ve saygısını kazanmak için makam ve güç sahibi olmayı ister. Bu isteklerini elde edebilmek için çok büyük bir hırsla çalışır, hatta tüm hayatlarını bu amaç için harcarlar. Oysa nefsin arzularını tatmin etme amacını taşıyan makam mevki hırsının insana sağladığı hiçbir fayda yoktur…
Bazı kişilerin makam hırsının temelinde ise aşağılık kompleksleri yatar. Bu kişiler fiziksel ve kişisel görünümlerini beğenmedikleri veya geçmişlerinde ezik, aşağılanmış bir hayat yaşadıkları için makam sahibi olmayı isterler. Komplekslerini, kendilerince önemli gördükleri makam ve kişilerin arkasına sığınarak beslemeyi, bu şekilde gururlarını tatmin etmeyi isterler.
Bu gibi kişiler nefislerinin arzularını tatmin edebilmek ve istedikleri makama ulaşabilmek için sınır tanımaz bir pervasızlık içine girerler. Bunun için sınırları rahatlıkla aşabilirler. İstedikleri mevkiyi elde etmek için insanları basamak olarak kullanacaklarından, gerektiğinde onlara yaranmak için her şeyi yapabilir; sahte bir saygı ve sevgi gösterebilir, yalan söyleyebilir, hırsızlık, dedikodu yapabilir, çeşitli entrikalar düzenleyerek masum insanlara iftira atabilir.
Bu hastalığa yakalanan kişi; sağlıklı düşünme, doğru karar verme, çevresinde olan olayları akıllı değerlendirme, doğru pencereden bakabilme şansını maalesef kullanamazlar.
Ben bunlara defolu adamlar diyorum. Bir ezik yanları, bir bozuk dosyaları olan bu tipler bazı kesimler tarafından özellikle bir yerlerden bulunup buluşturuluyor ve diyet olarak sürekli toplumumuza enjekte ediliyor.
Yüzlerine, gözbebeklerine dikkatlice bakınca söylediklerine kendilerinin de inanmadığı ayan beyan okunuyor. Çünkü davalarının ruhu yok, günlük hazlar, anlık zevkler uğruna kendilerini pazara sürmüş zavallı bir güruh…
***
Zaman kötü; kuzu, kurdu parçalar,
Aslanın avını tilki pençeler,
Kartala özendi minik serçeler,
Makam hırsı ile sakın alçalma!
Kahpeler, dönekler her zaman boldur,
Haklıdan taraf ol, haksızı yıldır,
Düşenin dostu ol, ayağa kaldır,
Hakkı hep yüce tut, bâtıla dalma!
Rızâ-i Bârîye uysun her işin,
Bir olsun dâima içinle dışın,
Baharda cesaret verse de yaşın,
Ahreti unutup dünyada solma!
***
Ulu bir kavak ağacının yanında bir kabak filizi boy göstermiş. Bahar ilerledikçe bitki kavak ağacına sarılarak yükselmeye başlamış. Yağmurların ve güneşin etkisiyle müthiş hızla büyümüş ve neredeyse kavak ağacıyla aynı boya gelmiş.
Bir gün dayanamayıp sormuş kavağa: Sen kaç ayda bu hale geldin ağaç?
10 yılda demiş kavak
10 yılda mı? diye gülmüş ve çiçeklerini sallamış kabak Ben neredeyse 2 ayda seninle aynı boya geldim bak!
Doğru demiş ağaç doğru
Günler günleri kovalamış ve sonbaharın ilk rüzgârları başladığında kabak önce üşümeye sonra yapraklarını düşürmeye, soğuklar arttıkça da aşağıya doğru inmeye başlamış.
Sormuş endişeyle kavağa: Neler oluyor bana ağaç?
Ölüyorsun demiş kavak
Niçin?
Benim on yılda geldiğim yere sen iki ayda gelmeye çalıştığın için