Bursa’nın İznik ilçesinde yaşayan Türkiye’nin son “el işi fıçı” ustalarından İsmail Alkış (86), adeta yıllara meydan okuyor. 1945 yılında başladığı baba mesleği fıçı ustalığını 73 yıldır sürdüren İsmail Akış’ın en büyük yardımcısı ise bu gün torunu Mehmet Esen.
Ülke çapında “fıçıcı İsmail” olarak tanınan adeta ömrünü bir fıçıya sığdıran İsmail usta, unutulmaya yüz tutmuş tüm mesleklerde olduğu gibi çırak bulamaması, ürünlerinin eskisi kadar ilgi görmemesi ve geçirdiği yaklaşık 50-60 iş kazasına rağmen tahminen 3-4 asır’a kadar dayanabilen fıçılar yapmayı 86 yaşında olmasına rağmen hala sürdürüyor.
Anadolu topraklarındaki en eski kentlerinden olan İznik’te, metruk bir atölyede bu güne değin hayat sürdüren İsmail Usta bu yaşına rağmen gençlere meydan okurcasına sabahın erken saatlerinden itibaren marangoz atölyesinde fıçıları ile kurduğu dünyasına dalıyor. Çırak yetişmemesi dolayısı ile nerdeyse kapanma noktasına gelen atölye, 28 torunundan en küçüğü olan Mehmet Esen sayesinde yeniden hayat bulmuş. 1,5 yıl önce çalıştığı işten ayrılıp dedesinin yanında çalışmaya başlayan Mehmet Esen sayesinde atölyenin gereksinim duyduğu ağaç malzemelerinin temini ve nakliye sorunları halledilip yeni bir yol çizilmiş.
Yılların zanaatkarı İsmail usta, yıllarını verdiği fıçı ustalığını marangoz atölyesindeki dik testere, planya ve yılların yorgunluğundan rengi kahverengiye dönmüş örsün haricinde başka bir araca gereksinim duymamış. Fıçıların yüzeylerini keser ile düzleştirmeyi alışkanlık edinen İsmail Usta, elektrikli zımpara kullanan torunu için “bunlar tembelliğe alışıyor” diyerek yeri geldiğinde de eleştirebiliyor.
“Ağaçtan anlamak, ağacın ruhunu bilmek lazım”
Babasının yanında 14 yaşında başladığı marangozluğu, 73 yıldır dur durak bilmeden sürdürdüğünü belirten Alkış, boyutuna göre her fıçının yapı sürelerinin değiştiğini ifade ederken şöyle devam etti: ” Fıçı yapabilmek için ağaçtan anlamak, ağacın ruhunu bilmek lazım. El kadar fıçı da yapıyorum, 5-6 tonluk fıçı da yapıyorum. Önceden ağaç tüccarları yoktu. Köylerden, çevre ilçelerden temin ederdik. Kullandığımız malzeme genellikle dayanıklı olduğu için meşe ağacı. Onun için bir fıçının ömrü 3-4 asır gidiyor. Ama son yıllarda fiyatı daha ucuz olduğu için ithal olarak satılan ladin ağacını da İnegöl ve Gemlik’ten temin ediyorum. İzmir, Çanakkale, Bolu, Kayseri ve Ankara gibi ülkenin her şehrine fıçı yaptım. Hatta yurt dışından bile istiyorlar ama o iş beni aşıyor.” diye konuştu.
Nakliye işinin zahmetli olmasından dolayı ürettiği fıçıları bir süre su doldurup test ederek satışa sunan İsmail usta, Bu güne kadar en büyük siparişini Ankara’da yapılan bir parka yaklaşık 60 tane fıçı üretip Ankara’ya teslim etmiş. Tahta fırçaları sadece kendileri için değil ülke için önemine dikkat çeken İsmail Usta, “ Bizim fıçılarda kimyasal hiçbir madde yok. Tutkal dahi yok. Açık kalan yerleri bizim gölden topladığımız kamış yaprakları ile destekleriz. Sağlığa hiçbir zararı yok. Bu gün herkes plastik fıçılar kullanıp kendini hasta ediyor. Devlet büyükleri bu konuya duyarlı olmalılar. Bu işi yıllardan beri sadece para için yapmadım. Bu mesleğin kaybolmaması için emek sarf ettim.” Dedi.
“Kosgeb desteği ile büyümeyi hedefliyoruz”
Genellikle sirke, şarap, zeytin, zeytinyağı ve turşu gibi malzemeleri saklamak için kullanılan ağaç fıçıların içinde barındırdığı yiyeceği lezzet açısından güzel muhafaza ettiği için rağbet gördüğünü ifade eden İsmail usta’nın torunu Mehmet Esen ise “Bu fıçıya zeytini koyduğumuz zaman 10 sene muhafaza eder. Zeytin bu süre içinde daha iyi olur ama daha kötü olmaz. Ahşap fıçılar, ayrıca sağlık açısından da değerli ve uzun ömürlü olduğu için günümüzde de çok değer görüyor. Plastik kapta saklanan yiyeceklerin ömrü en fazla altı ay olurken, fıçılarda saklanan ürünler en az on yıl bozulmadan kalabiliyor. Son zamanlarda fıçılar dekorasyon amaçlı rağbet görüyor. Bu sebepten dolayı ürün çeşitlerimize hobi amaçlı malzemeler yanında dekorasyon amaçlı sandalye, masa ve dolap gibi çok farklı boyutlarda çeşitli malzemelerde ekledik.
Dedemin durumunu görünce 1,5 yıl önce çalıştığım işimi bıraktım geldim. Dedemle birlikte yeni bir yola girdik. Çağa ayak uydurmaya çalışıyoruz. Bu meslek dalı günümüzde “Somut olmayan kültürel miras” olarak geçiyor. Bursa Turizm Müdürlüğü’nden gelinerek bu meslek dalı tespit edildi ve kayda girildi. Süreç sonrasında devlet sanatçısı belgesi alabileceğiz. Bu süreç içerisinde ben de KOSGEB’e gerekli başvuruları yaptım ve eğitim aldım. Dedemin yıllar önce başladığı bu mesleği KOSGEB desteği ile daha da büyütüp çok daha farklı bir alana taşımak için elimizden geleni yapıyoruz.” diye konuştu.