İznik’de bu yıl üçüncüsü düzenlenen “Eşrefzade Abdullah Rumi Hazretleri’ni Anma ve Anlama” etkinliği yapıldı. Eşrefzade Abdullah Rumi Hazretlerinin ölümünün 548.senesinde halka köfteli çorba ikramında bulunuldu.
İznik Kaymakamlığı ve İznik Belediyesinin ortaklaşa düzenlediği Eşrefzade Abdullah Rumi Hazretleri’nin türbesinin de bulunduğu Eşrefzade Camii’ndeki anma programına Kaymakam Ali Hamza Pehlivan, belediye başkanı Osman Sargın, Eşrefzade Abdullah Rumi Hazretlerinin 14. kuşaktan torunu Safiyüddin Erhan, Abdulkadir Geylani Hazretlerinin 24. kuşaktan torunu Prof. Dr. Muhammed Fadıl Geylani, U.Üni. Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Akif Hayta ve vatandaşlar katıldı.
Saygı duruşu ve İstiklal marşı’nın okunmasıyla başlayan anma etkinliğinde konuşan İznik belediye başkanı Osman Sargın,” Şehirlerin ruhları vardır, bu ruhları yaratan manevi değerleri vardır. Eşrefzade Abdullah Rumi Hazretleri de İznik için önemli şahsiyetlerden biridir. Konya’da mevlana neyse İznik’te de Eşrefzade Rumi Hazretleride odur. Çünkü, döneminde insanlara aşkı, sevgiyi ve muhabbeti anlatmışlar. Allah sevgisini anlatmışlar. Bunlar, peygamber efendimizin varisleridir. Biz yerel yöneticilerin de görevi bu varislerimize sahip çıkmaktır. Bu anlamda bizler bu görevi yerine getirmenin mutluluğunu yaşıyoruz” dedi.
Kaymakam Ali Hamza Pehlivan ise konuşmasında “Anadolu’muzun ve Türk-İslam medeniyetimizin yetiştirmiş olduğu Eşrefzade Abdullah Rumi Hazretlerini anma ve anlamak için bir araya geldik. Anadolu’muz kültür mirası içerisinde alimlerin önemli yeri var. İznik, Anadolu’muzun en nadide köşelerinden biri. Hem Türk hem İslam medeniyeti için mihenk taşı olmuş önemli merkezlerden biri. İznik’in bu süreç içinde kazanmış olduğu birçok ünvan var. Bu ünvanlardan bir tanesi de “alimler yuvası İznik” ünvanıdır. Bu rolü üstlenenlerden bir tanesi de Eşrefzade Rumi gibi şahsiyetlerin büyük payları var” dedi.
Eşrefzade Rumi’nin 14. kuşaktan Torunu Safiyüddin Erhan ise konuşmasında ” İznik Osmanlı tarihi içinde büyük bir makam. Burada manevi büyükler ile birlikte vakti zamanında bir makan tutmuşlar. Tasavvi mekan hazırlamışlar. Buranın da en önde gelenlerinden biri Eşrefzade Abdullah Rumi Hazretleridir. Kendisini Tariki bayrağı ilmine iktisad etmişken, daha sonrada tariki Kadiri’yeyi iktisapla Kadir’i Tarikatını Anadolumuz başta olmak üzere Bursa’mıza ve Türk halkına getirmiş bulunmaktadır. Burada kurdukları dergahlarında ömürleri müddetçe, tariki Kadiri Eşrefi kolunu kurarak, bu ahlaki düzenli disiplini Türk halkına inanç sahibi insanlara talim ve terkin etmişler. Daha sonra cami yanındaki türbelerinde mefrumlar. Tabii içinde bulunduğumuz bu alan Yunan işgalinde harap olmuş. Bugün burası yeniden mescit olarak inşaa edilmiş. Fakat türbesi harabiyetle açık halde bulunuyor. Kendisini 14. ve 15. yüzyıl Türk ahlakçılarının önde gelen şahsiyeti olarak tanıdım. Zamanın Türk dilinin büyük abidesi olan Müzekkin Nüfuz adında büyük bir ahlak kitabı hazırlamış. Bunun manası da nefisleri arındırıcı mahiyetli bir eserdir” dedi.
Anma programı daha sonra köfteli çorba ikramının ardından,Eşrefzade camii’nde yapılan zikir ile son buldu.
EŞREF RUMİ VE KÖFTELİ ÇORBA ADETİ
Asıl adı Abdullah olup babası Eşref Rumi hazretlerinin adı ile şöhret olan Eşrefoğlu Rumi, İznik’te doğdu. Bursa Yeşil’deki Çelebi Mehmet Medresesi’nde müderrislik yapan tefsir, hadis ve fıkıh alimi Eşref Rumi, büyük alim Alaeddin Ali Hazretlerinin medrese de yardımcısı oldu. Eşrefoğlu Rumi bir sabah vakti medrese civarında dolaşırken, zamanın velilerinden olan Ebdal Mehmet’e rastladı. Kalbinden, “Tasavvuf yolundan bana nasip var ise bazı alametler görünsün” diye geçirerek ona yaklaştı. Ebdal Mehmet kendisine bakarak, ‘Ey medreseli, Bize köfteli çorba getir’ dedi. Çarşıya gidip köfteli çorba aradı. Fakat bulamadı. Eli boş dönmemek için köftesiz çorba aldı. Ebdal Mehmet’e gelirken, yoldaki çamurdan bir parça alarak, birkaç yuvarlak köfte haline getirip, çorbanın içine attı. Ebdal Mehmet çorbayı karıştırıp köfte bulamayınca Eşrefzade’ye ‘Hani bunun köftesi diye sordu’ Daha sonra çorbayı iyice karıştırdı ve Eşrefoğlu’na , ‘Ye bunu’ dedi. Eşrefoğlu büyük bir teslimiyetle tereddüt etmeden çorbayı yedi. Çorbanın içine atılan çamur parçaları köfteye dönmüştü. Bunun üzerine o zat, “Ya sen olmayıp ta kim olsa gerek’ şeklinde bir söz söyleyip oradan uzaklaştı. Eşrefoğlu bu sözlerden bir mana çıkaramasa da tasavvuf yoluna girmesi hususunda bi işaret olduğuna inandı.
Köfteli çorba dağıtımı da o günden bu güne kadar devam etti.