İznik ilçe merkezindeki, Ayasofya Orhan camii, İstanbul’daki Ayasofya’nın İbadete açılması tartışmaları ile birlikte yeniden gündeme geldi. Müze olarak hizmet verirken İnanç turizminde İznik için önemli bir turizm faktörü olan tarihi yapı, Cami’ye dönüştürülmesi ardından mevcut yabancı turist kaynağını yitirmiş ve turizm sektöründe faaliyet gösteren tur operatörlerinden ve ilçede faaliyet gösteren firmalardan tepki almıştı.
Hiç Bir zaman Müze Olmadığı İddia Edilmişti
Mülkiyeti Orhan Gazi Vakfı’na ait olan ve günümüzde Orhan Cami olarak bilinen ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın talebini değerlendiren Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün ‘olur’un ardından tarihi yapı 2011 yılında camiye çevrildi. 2007 yılına kadar müze statüsünde giriş ücreti alınan tarihi yapı, 2007 yılından itibaren önündeki ‘Ayasofya Müzesi’ şeklindeki tabela kaldırılarak yerine ‘Ayasofya (Orhan) Camii’ tabelası konuldu. Tarihi yapıya zemin döşemesi yapıldı. İznik İlçe Müftülüğü bayram öncesi Ayasofya Camii’ne imam ataması yaptı. 6 Kasım 2011 tarihinde Kurban Bayramı’nın 1’inci günü minaresinden sabah ezanı okunup, bayram namazı kılınmasıyla tekrar cami olarak kullanılmaya başlanan tarihi yapı bir dönem Ortodoks mensuplarının hacı olmak için geldiği, ancak cami olarak kullanılmaya başlanmasıyla bu özelliğini kaybetmiştir.
İznik Ayasofya, İstanbul’daki Ayasofya’nın İbadete açılması tartışmaları ile birlikte yeniden gündeme gelirken Pandemi süresi boyunca ibadete ara verilen İznik Ayasofya Orhan camiinde ilk Cuma namazı için bir araya gelen vatandaşların bir kısmı İstanbul Ayasofya’nın ibadete açılmasını desteklerken diğer bir düşünce de öncelikli olarak Ayasofya’nın hemen yanında bulunan Sultanahmet camiini doldurması yönünde görüş bildiriyorlar.
Orhan Gazi tarafından İznik’in fethiyle 1331 yılında camiye dönüştürülen yapı, Kanuni Sultan Süleyman döneminde Mimar Sinan tarafından yenilenmiştir. 1935’lerde Alman Arkeoloji Enstitüsü uzmanları bazı sondajlar yapmışlar, 1953’te içindeki kalın toprak tabakası müzeler idaresince kaldırılmış, duvarlarda bazı takviyeler yapılmış, içi ve etrafı temizlenmiş ve bina öylece muhafaza altına alınmıştır. 1979-1981 yıllarında çevresindeki topraktan arındırılan yapının büyük bir bölümü ortaya çıkarılmıştır.
M.S 325’te İmparator Konstantinus, İstanbul’u (Bizantion) Bizans’ın Başkenti ilan ettiğinde Hıristiyanlığın ilkelerini belirleyecek ilk evrensel konsili de İznik’te (Nikaia) topladı. Bu sırada Ayasofya henüz inşa edilmemişti. Kesin yapım tarihi bilinmemekle birlikte 4.- 8. yüzyıllar arasında inşa edildiği tahmin edilen bazilika planlı Ayasofya Kilisesi, özellikle 787 yılında İznik’te toplanan 7. Ruhani Konsil ile ünlüdür. Ayasofya’da toplanan, 350 piskopos ve çok sayıda keşişin katıldığı 7. Konsil bütün Hıristiyanlarca kabul gören son konsildir ve bu inancın şekillenmesinde çok önemli rolü olmuştur. Bu nedenle Hıristiyan aleminde İznik kenti özel bir öneme sahiptir.
Evliya Çelebi 1058’de (1648) İznik’e uğradığında gördüğü Ayasofya’yı, “çarşı içinde üzeri kurşun örtülü, bir minareli büyük bir mâbed” olarak tarif ettikten sonra buranın yandığını ve Kanûnî Sultan Süleyman tarafından Mimar Sinan’a tamir ettirildiğini belirtir. İznik Ayasofyası’nın ikinci defa harap oluşunun sebebi ve kesin tarihi bilinmemektedir. Fakat İznik’ten geçen yabancı seyyahların ifadelerinden, XVIII. yüzyılın sonları ve XIX. yüzyılın başlarında caminin harap ve terkedilmiş durumda olduğu öğrenilmektedir. Nitekim J. von Hammer 1804 yılında İznik’e uğradığında Ayasofya’yı harap ve yarı yıkık durumda bulmuştur.